8. katmana hoşgeldiniz

H. Murat Şermet

İlk üç yazıda, piyasa, ihtiyaçlar, sorunlar, niyetler, önyargılar ve ana başlıklar hakkında yazmayı denedik.
Bu yazıda ise, çözüm her zaman çözüm değildir ya da sorun doğru tarif edilip, soru doğru modellenmezse, çözüme ulaşmak mümkün olmayabilir, ama umut her zaman olmalıdır biçiminde bir yaklaşım için bazı kaynaklara başvurduk. 8. Katman kavramı, belki anlaşılır hale gelebilir.

Sorunlar ve çözümsüzlük

Bir sorunu tespit etmek elbette önemlidir, ama sorunu çözmüş olmak bile çoğu zaman yetmez.

Yeterince açık bir örnek:
Camille Jenatzy Jamais Contente adlı elektrikli otomobiliyle Achères yolunda 29 Nisan ya da 1 Mayıs 1899 yılında saatte 100 km hız sınırını aşarak saatte 105.882 km ile rekoru eline geçirir. Elektrik, 19. yüzyılın sonundan itibaren mühendisler tarafından otomobiller için alternatif bir enerji kaynağı olarak değerlendirilmiştir.

Hala fosil yakıtlara bağımlı endüstriler üzerinden gezegeni yok ediyoruz. Yani bazen çözüm bile çözüm değildir. En sonunda geliyoruz ki tek gerçek çözüm yetişmiş insan kaynağıdır ve bu da, hem en pahalı, hem de yetişmesi en zor kaynak olduğundan işler kolayca hallolmuyor. Hala biraz zaman gerekiyor diye düşünmekten başka çare yok gibi görünüyor.

Piyasa ve sektör
Ne kadar konuşursak konuşalım, sonuçta “Piyasa var ama henüz sektör yok” noktasına çıkacağız. Yani birçok takım ve yerel ligler varsa da, tümünü çatısı altına alan ulusal bir lig ya da yönetimi kurgulayan federasyon yok.

Müşteri ve endüstri
Örselenmiş müşteri yaralı bir kaplan gibidir, artık hiçbirşeye güveni kalmamıştır. Ve ne yazık ki, piyasadan sektöre geçişin önündeki en büyük engel de bu yaralı müşteridir.

Çünkü müşteri yoksa, para yoktur ve şüphesiz, para yoksa endüstri de olmayacaktır.

Güncel durumlar
Bir araştırmaya göre: Hiçbir yasal mecburiyet yokken 2 milyon Türkçe site yapılmış. Demek ki mesele insanların web sitesi yaptırma isteğini artırmak ya da kontrol etmek değil, “daha iyi web sitelerini nasıl yapabiliriz ve sürdürebiliriz?” diye sormak olmalı. Çünkü şu biçimde ilginç sorunlar var: Örneğin çevrimiçi reklam için aylık -atıyorum- 300 ila 3000 TL para ödeyen bir şirket, güncelleme ya da kurumsal içerik desteği için neredeyse hiç para ödemek istemiyor (aslında böyle bir para ödemesi gerektiğini belki de bilmiyor ya da bilmiyor görünmek işine geliyor). Diyelim ki çok başarılı oldu reklam, peki insanlar o linklere tıklayıp gittiklerinde nasıl bir site ve nasıl bir içerikle karşılaşıyorlar? Ve hatta çoğu zaman o site açılıyor mu? Bu soruların bile bir yanıtı yok.

Teorik-Politik yaklaşımlardan bazı örnekler
Dr. Richard Barbrook, ileri teknoloji hediye ekonomisini kapitalizmin içeriden aşılacağı bir süreç olarak görüyor. Ayrıca bu ekonominin, Yeni Sol’un ve neoliberalizmin serbest piyasa ideolojilerinin sadeliğini aşan öncü bir moment olduğunu ileri sürüyor. Dijital ekonomide para-meta ve hediye ilişkilerinin yalnızca birbirleriyle çatışma halinde değil, aynı zamanda sembiyoz/ortakyaşarlılık içinde bir arada var olduklarını savunuyor.
*Tiziana Terranova, “Free Labor: Producing Culture For The Dijital Economy, Social Text 63, Vol. 18, No. 2, Summer 2000 isimli makaleden Özetleyerek çeviren: Banu Durdağ, A.Ü. Gazetecilik ABD Doktora Öğr. Kaynak: sendika.org.
Teknoloji yazarı David Pogue, tanınmış Özgür Yazılım savunucularından, hukukçu Lawrence Lessig’in ilk kitabı olan Code: And Other Laws of Cyberspace http://www.code-is-law.org/toc.html üzerine yazdığı eleştiri yazısının sonunda şunları yazıyordu:

“Gerçek kanunlardan farklı olarak, internet yazılımının ceza yaptırımı yoktur. İnternete bağlı olmayan insanları etkilemez (ve zaten bağlı olanlar dünya nüfusunun çok küçük bir kısmıdır) internet sistemini beğenmiyorsanız her zaman için modemin fişini çekme olanağınız vardır.”

Pogue, ilgili kitabın -yazılımın veya “kod”un bir çeşit kanun olarak işlev gördüğü seklindeki- temel iddiasına şüpheyle yaklaşıyor ve eleştirisini: “Eğer siber alemdeki yaşam kötüye giderse, modemi kapatır, bilgisayarın fişini çekeriz ve o alemde var olan hiçbir bela artık bizi etkileyemez.” biçiminde savunuyordu.

Lessig’in bu yaklaşıma yanıtı Free Culture http://www.free-culture.cc kitabının önsözünde şu biçimdedir:

Pogue, 1999 yılında haklı olabilirdi -bundan da şüpheliyim ama belki. Ama o zamanlar haklı olsa da, vurguladığı şey şimdi doğru değil: Yeni kitabım, internetin, modemin kapatılmasından sonra bile yarattığı sorunlar hakkındadır. Bu kitap, internetteki yaşam hakkında şu ara şiddetlenen savaşların “internete girmeyen insanları” esasen nasıl etkilediği üzerine bir tartışmadır. Bizi internetin etkilerinden izole edecek bir düğme yoktur.”

Tiziana Terranova kapsamlı çalışmasında konumuza ilişkin önemli bir yaklaşımı dile getirmektedir: Sayısal ekonomi yaklaşımları kimilerince muhalif bir hareket olarak görülürken, kimilerince de emeğin yeniden üretilmesinin işlevsel bir gelişmesinden başka bir şey değildir. Sayısal ekonomiyi sosyal ve kültürel bilginin geniş havuzlarından beslenen özel bir mekanizma olarak tanımlamak yanlış olmaz. Ayrıca, değer ve serbest kültürel emeğin tecrübe edildiği özel bir alan olarak da tanımlanabilir. Bu ekonomideki üretim de, örneğin web tasarımı, çokluortam üretimi ve sayısal servisler gibi üretimin özel formlarıdır. Fakat bu formu chat’i, e-posta listelerini ya da amatör bültenleri tanımladığımız gibi çok çabuk adlandırmamız söz konusu değildir. Kapitalizm bu tür kültürel ve teknik emeği doğrudan üretmemekle birlikte, sermayenin ekonomik ihtiyaçlarına bir cevap olarak da üretilmemişlerdir. Bu tür emek kültürel endüstrilerin yaygınlaşmasıyla, bilgi/kültür/fiil üzerinden parasal değerin yaratılması ile ekonomik bir tecrübe sürecinin parçası olarak meydana çıkmıştır. Bu süreç genellikle kültürel oluşumun sonuyla ya da en azından bu oluşumunun otantik kısmının sonuyla ilgilidir.

*Tiziana Terranova, “Free Labor: Producing Culture For The Dijital Economy, Social Text 63, Vol. 18, No. 2, Summer 2000 isimli makaleden Özetleyerek çeviren: Banu Durdağ, A.Ü. Gazetecilik ABD Doktora Öğr. Kaynak: sendika.org.

7 katmanlı teknoloji mimarisi
1984 yılında International Organization of Standardization (ISO) isimli kurum, Open System Interconnection modelini (OSI) ortaya çıkardı. OSI modeli verinin bir bilgisayar üzerinde bir programdan, ağ ortamından geçerek diğer bir bilgisayar üzerindeki diğer bir programa nasıl ulaşacağını tanımlar. Uygulama katmanı veriyi sunum katmanına sunum ise oturum katmanına aktarır. Bu şekilde veri fiziksel katmana kadar ulaşır. Veri alımında ise bu işlem tam tersi şekilde gerçekleşir.

Model bu süreci 7 katman halinde inceler:
Layer 7 – Application Layer 7. Katman – Uygulama Katmanı Layer 6 – Presentation Layer 6. Katman – Sunum Katmanı Layer 5 – Session Layer 5. Katman – Oturum Katmanı Layer 4 – Transport Layer 4. Katman – Taşıma Katmanı Layer 3 – Network Layer 3. Katman – Ağ Katmanı Layer 2 – Data Link Layer 2. Katman – Veri Bağlantısı Katmanı Layer 1 – Physical Layer 1. Katman – Fiziksel Katman

8. Katman
Bilişim ve ağ teknolojilerinin 7 katmanlı bir mimarisi vardır, standartlar açısından. Şu anda ise 8. katman oluşmakta diyebiliriz. 8. katman da, bilgisayar ekranı ile kullanıcı arasındaki uzay. Teknik mühendisliğin işi, veriyi-bilgiyi ekranda gösterdiği anda bitiyor, orası 7. katmandır, uygulama katmanı diye geçer, yani internet. Sonrası ise yepyeni bir dünya: Belki de sosyal medyayı da kapsayan ama onunla sınırlandırılamayacak yeni uzay, 8. katmandır.